- Bu yazı, Tuğçe Bayır tarafından Jacqui True ve Sara E. Davies‘in World Politics Review’da yayınlanan 5 Haziran 2020 tarihli “The Importance of Gender Inclusion in COVID-19 Responses” isimli makalesinden Türkçe’ye çevrilmiştir.

Ocak ayının sonlarında Başkan Donald Trump, Birleşik Devletler’in COVID-19 müdahalelerini yürütmeden sorumlu 12 üst düzey görevliden oluşan Koronavirüs Görev Gücü oluşumunu ilan etti. Bu 12 kişinin hepsi erkekti. 29 Şubat’ta Görev Gücü’nün başkanı Başkan Yardımcısı Mike Pence, Twitter resmî hesabı üzerinden Beyaz Saray’ın Durum Odası’nda yapılan ve bir düzineden fazla erkek varken tek bir kadının olmadığı o “çok verimli geçen toplantı”nın utanç verici fotoğrafını paylaştı. Mart ayının başlarında, bu ekibe 2 kadın atandı: üst düzey müdahale koordinatorlüğüne Deborah Birx, yaşlılar ve yoksullar için sağlık sigortası hizmeti yöneticiliğine Seema Verma. Ancak ocak ayında ve şubatın çoğunda, yani Birleşik Devletler’in COVID-19 müdahalelerinin en kritik erken sürecinde, Trump yönetiminin karar alma mekanizmasında yalnızca erkekler vardı.
Az sayıda da olsa, kadınları üst düzey rollere dahil etme gönülsüzlüğü yönetim kurullarından barış müzakerelerine kadar uzanan çok tanıdık ve yaygın bir görüntüdür. Tıpkı siyasette, iş dünyasında ve askeriyede olduğu gibi, sağlık hizmeti sektöründe de liderlik pozisyonları erkekler tarafından domine ediliyor. Bugün, ülkelerin %10’undan biraz fazlası kadınlar tarafından yönetiliyor ve küresel sağlık sektöründeki iş gücünün neredeyse %70’ini oluşturmalarına rağmen dünyadaki üst düzey sağlık yöneticilerinin yalnızca dörtte biri kadın.
Bu eşitsizlik göz önüne alındığında, kadınların koronavirüsle alakalı karar alma mekanizmalarına katılımını sağlama ve müdahalelerde toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etme ihtiyacını vurgulayan yorumcular umut vericidir. Bu durum, uzmanların –2014 ve 2015’te Batı Afrika’daki Ebola salgını ve küresel ekonomik kriz de dahil olmak üzere- önceki kriz dönemlerinde toplumsal cinsiyet boyutunun nispi ihmalinden bir şeyler öğrendiklerini gösteriyor. Kadınların üst düzey karar alma mekanizmalarına katılımını arttırma ve cinsiyetler arası ayrımı engelleyici pandemi müdahalelerini büyütme, belirgin ve açık gündemler, bir diğer taraftan da tamamlayıcılar. Yönetici pozisyonlarda daha çok kadın bulunması toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklere yönelik daha duyarlı politikalar yapılmasına öncülük ediyor. Bu durum Kanada Başbakanı Justin Trudeau ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron gibi bazı erkek liderlerin hükümetlerinde toplumsal cinsiyet kapsayıcılığına bağlılık göstermeleriyle değişiyor olsa da kadınlar, tarihsel olarak toplumsal cinsiyet meselelerinde öncü olma eğilimindedirler.

Peki, kadınların karar alma sürecine katılımı ve liderlik etmesi neden önemli? Her şeyden evvel, kadın liderler, bilhassa COVID-19’a karşı etkili müdahaleleri uygulamada ve bu konuda vatandaşlarla iletişim kurmada sorumlu davrandılar. Örneğin, Başbakan Jacinda Ardern’i çocuğunu yatırdıktan sonra, üzerindeki sweatshirt ile Facebook canlı yayını açıp hükümetin dört aşamalı karantina planının sonuçlarını açıklarken görmek, birçok Yeni Zelandalı için hem ikna edici hem de insanların kendi hayatlarıyla ilişkilendirebileceği bir durumdu. Almanya Şansölyesi Angela Merkel, R0 ya da “R-naught” diye bilinen, enfeksiyonun bir vakadan yayılışını tahmin eden temel üreme sayısının ne olduğunu çok net bir şekilde anlatışıyla sosyal medyada duyarlılık yarattı. Norveç Başbakanı Erna Solberg tarafından Mart ayında düzenlenen ve sadece çocuklara yönelik olan basın toplantısında, çocukların direkt olarak seçilmiş yetkililerden bilgi alma hakkının olduğuna dair güçlü bir mesaj gönderildi.
Siyasi liderler politika oluşturma süreçlerini etkiler ve anlatıyı belirler. Ancak, görüşlerini destekleyebilecek ve uygulayabilecek, erkeklerin egemen olduğu koalisyonlara ve ağlara ihtiyaç duyarlar. Bilim camiası, ulusal parlamentolar, devlet kademeleri ve medya organları, COVID-19 müdahalelerinde kritik rollere sahiptirler ama liderlik pozisyonlarındaki cinsiyet eşitliği hepsinde eksiktir. Toplumsal cinsiyete duyarlı medya dili, hükümet bürokratlarının ve kabinedeki bakanların toplumsal cinsiyete duyarlı tavsiyeleri özellikle de bir kriz durumunu ele alırken kabinenin içindeki cinsiyet dağılımı kadar önemlidir. Ayrıca bu kurumların her birinin bu konuya çare bulmada büyük sorumlulukları vardır.

Halihazırda dünyada kabinesindeki bakanların en az yarısı kadın olan 14 ülke var. Dünya çapında parlamentolardaki vekillerin yalnızca %25’i kadın. Bağımsız araştırma kurumu Global Government Forum verilerine göre, G-20 ülkelerindeki üst düzey devlet sorumlularının %28’ini kadınlar oluşturuyor. COVID-19 sürecindeki acil durum yasalarının, görev gücü kararlarının ve mali destek paketlerinin erkek egemen eğilimler gösterdiğine dair tartışmalar, bu dengesizliklerin sonuçlarından biridir. Ancak bu bir bahane değil: Pandemiye karşı kapsayıcı bir müdahale hem erkek hem de kadın liderlerin görevidir. Pandemi sürecinde, liderlik pozisyonlarındaki cinsiyet eşitsizliğinin fazla olduğu ülkelerde erkek liderlerin, toplumsal cinsiyet kapsayıcılığı ve kadın temsiliyeti hususlarında belirli sorumlulukları vardır.
Bazı medya organlarının Amerika’da kullanılan “kadın resesyonu” tabirine benzer şekilde, COVID-19 müdahaleleri kapsamınca kurulan “savaş kabinesi” yüksek oranda erkek temsilci içeren Avustralya’da, “pembe yaka resesyonu” dediği şeye yol açabilir. Avustralya, inşaat ve ağır sanayi sektörlerini destekleyerek kısa vadeli büyümeyi artırmayı hedeflerken öncelikle iş tutmaya odaklanan büyük bir ekonomik kurtarma paketi uygulamaya koydu. Ancak bu tür müdahaleler, tıpkı hepsi kadınlar tarafından yönetilen Yeni Zelanda, İskoçya ve İzlanda’nın, pandemi sözde refah bütçelerine çarpmadan önce bile yaptıkları gibi, toplumun tamamına fayda sağlayan yatırımlar yapma ve savunmasız topluluklarla ilgilenme fırsatını göz ardı ediyor. Ayrıca, geleneksel ekonomik teşvik tedbirlerin, ayrımcı/cinsiyetçi etkileri ve bu krizden kaynaklanan zararı durdurmak için yetersiz kalma riski de vardır.
Pandemi sürecinde, liderlik pozisyonlarındaki cinsiyet eşitsizliğinin fazla olduğu ülkelerde erkek liderlerin, toplumsal cinsiyet kapsayıcılığı ve kadın temsiliyeti hususlarında belirli sorumlulukları vardır.
Bazı durumlarda, kadın siyasi liderlerin şefkatli, mantıklı ve kapsayıcı olma özellikleriyle teşvik edilmesi toplumsal cinsiyet kalıplarını kalıcılaştırabilir ve eninde sonunda yine bu kadın liderleri baltalayan bir şeye dönüşebilir. Erkek liderliğinin baskın norm olduğu toplumlarda erkek liderlerin empati ya da kırılganlık sergilemesi ve çeşitli perspektifleri kapsayıcı olması politik olarak zor olabilir. Örneğin Avustralya Başbakanı Scott Morrison, karantinayı aşamalı hafifletme planı ve yöntemsel iletişim stratejisi de dahil olmak üzere Yeni Zelanda’nın müdahale unsurlarına dikkat ediyor gibi görünüyor. Geçen ay Avustralya, Yeni Zelanda’dakine benzer şekilde, hareket kısıtlamalarını azaltmak için üç aşamalı planı hayata geçirdi. Morrison hükümeti ayrıca COVID-19 ile ilgili tüm resmi bilgiler için daha kullanıcı dostu bir web sitesi oluşturdu.
Kadın politikacıların COVID-19 müdahalelerine bu kadar etkili bir şekilde liderlik etmelerinin sebeplerinden biri de ülkelerinin kadınların siyasette yer alması için zemin hazırlayan siyasi kültürleri ve kurumları çoktan geliştirmiş olmalarıdır. Yani, kapsayıcı yönetişim COVID-19’dan önce de uygulanıyordu.
Öte yandan, şu anda dünya çapında kayıtlı COVID-19 enfeksiyonunu ve ölümünün en fazla olduğu Amerika Birleşik Devletleri, cinsiyet eşitsizliklerine duyarsız karar verme mekanizmasından ve politik müdahalelerden kaynaklanan kötü sonuçları gözler önüne seriyor. Toplumsal cinsiyet kapsayıcılığını savunan sesler Görev Gücü müzakerelerinin ve diğer pandemi müdahalelerinin bir parçası olmadığında; kadınların, erkeklerin ve ikili cinsiyete tabi olmayan kişilerin cinsiyete özgü deneyimlerinin dikkate alınması olası değildir.
Bu, sağlık sonuçlarında, ekonomide ve genel olarak toplumda zaten var olan cinsiyet eşitsizliklerini daha da şiddetlendirme riski taşır. Örneğin, cinsiyete dayalı iş bölümlerini göz önünde bulundurmama hatasına düşen müdahaleler farkında olmadan kadınlar zaten ücretsiz ev içi emeğin eşit olmayan yükünü taşırken onların ücretli istihdama erişim potansiyellerini de zayıflatabilir. COVID-19’un bu istenmeyen, dolaylı etkileri, kadınları yoksulluk, zihinsel ve fiziksel sağlık, evsizlik, aile içi şiddet gibi sorunlardan çok daha kolay etkilenir hale getirebilir.
Bu nedenle, toplumsal cinsiyet kapsayıcılığı olan müdahalelerle daha iyiyi inşa edebilmek, tüm sektörlerdeki liderlerin odak noktası olmalıdır. The Economist‘in yeni manşetinde söylediği gibi “büyük devlet geri döndü” ise, bu büyük devletin eşitlikçi, ilgili ve kapsayıcı olduğundan emin olmak hepimizin sorumluluğudur.
Leave a Review