Aşk kimimizin yıllarca peşinden koştuğu kimimizin ise varlığına dahi inanmadığı, filozofların hakkında sözler söylediği, pek çok şairin hakkında şiirler yazdığı bir kavramdır. Konusu aşk olan binlerce kitap yazılmış, binlerce film çekilmiş ve aşk hakkında binlerce şarkı söylenmiştir. Aşkın hayatımızın her alanına yaptığı etkilerden bilim de kendi payına düşeni almıştır. Bilim alanında aşkı anlamak için nöropsikolojik, evrimsel birçok çalışmalar yapılmıştır. Amerikalı psikolog Robert Sternberg’in 1986 yılında ortaya koyduğu Üçgen Aşk Kuramı da bu çalışmalardan birisidir. Aynı zamanda Amerikan Psikoloji Derneği eski başkanlığı da yapmış olan Sternberg aşkı bilimsel temellere dayandırarak üç kavramla açıklamıştır: yakınlık, tutku ve bağlılık.
Robert J. Sternberg Kimdir?

Robert J. Sternberg, 8 Aralık 1949’da Amerika’da doğmuştur. Yale Üniversitesinde lisans eğitimini, Stanford Üniversitesinde doktorasını yapmıştır. Şuanda Cornell Üniversitesinde profesörlük yapmaktadır. İki Kuzey Amerika, bir Güney Amerika, bir Asya ve dokuz Avrupa üniversitesinden on üç fahri doktoraya sahiptir ve ayrıca Almanya’daki Heidelberg Üniversitesinde fahri profesörlüğe sahiptir. Makaleler, kitap bölümleri ve kitaplar da dahil olmak üzere 1500’den fazla yayının yazarı veya ortak yazarıdır. Amerikan Psikoloji Derneği eski başkanı olan Sternberg zeka, yaratıcılık, bilgelik gibi konuların yanı sıra aşk ve nefret üzerine de önemli çalışmalar yapmıştır. Ortaya çıkardığı Üçlü Zeka Teorisi ve Üçgen Aşk Kuramı ile bilinmektedir.
Üçgen Aşk Kuramı
Robert Sternberg’in çalışmalarına göre aşk yakınlık, tutku ve bağlılıktan oluşmaktadır. Üçgen Aşk Kuramı olarak adlandırılan bu kuramda kavramlar üçgenin her bir köşesine denk gelmektedir. Yakınlık köşesi içinde karşılıklı olarak birbirine anlayışlı olmayı, sağlıklı iletişim kurmayı ve sadakat gibi duyguları içerir. Sevgili aşık olduğu kişiye yüksek bir değer yükler ve onun mutluluğunu artırmak için davranışlarda bulunur (Atak, 2012). Tutku ise ilişkinin ateşleyicisidir. Cinsel arzular, fiziksel çekicilik, beğenme gibi dürtüler tutku öğesi altındadır. Bağlanma kişinin seveceği kişiye karar vermesiyle başlar, bu kişiyle yaşadığı aşka kendini adamasıyla devam eder. Bazen bu durumlar değişiklik gösterebilir. Gerçek aşk duyguları hissetmeden de bağlılık hissedebilir ya da bağlı olmasa da gerçek aşk besleyebilir.

Aşk Türleri
Yakınlık, tutku ve bağlanmanın çeşitli şekillerde bir araya gelmesiyle oluşan sekiz aşk türü vardır.
1. Beğenme/Hoşlanma (Yakınlık): Sadece yakınlık bileşenini içeren bu aşk türünde kişi duygusal yakınlık hisseder. O kişiye karşı tutku ve bağlanma hissetmez. Yakınlık ve sıcaklıktan söz edilebilir.
2. Delicesine Aşk (Tutku): Kişinin gerçekte aşık olduğu kişiye değil de kafasında hayal ettiği kişiye karşı aşkının bir saplantı haline dönüşmesidir. Bu aşk türü sadece tutku bileşenini içerir. Aşık olunan kişi idealize edilir. Çılgınca sevme davranışı, seven kişi tarafından çok kolay bir şekilde ortaya konulur. Kişi bedensel ve zihinsel olarak çok çabuk uyarılır. Halk arasında “kara sevda” olarak isimlendirilen aşk türü buna örnek verilebilir.
3. Boş Aşk (Bağlanma): Bir kişinin bir başka kişiyi sevdiğine karar vermesi, aşkını devam ettirmesi ama ilişkinin içinde yakınlık ve tutku barındırmaması boş aşk olarak isimlendirilir. Bu aşk türünde sadece bağlanma vardır. Uzun yıllar süren evliliklerde ya da uzun süreli ilişkilerde duygusallığın ve fiziksel çekimin zamanla azaldığı durumlar bu aşk türüne örnek verilebilir.
4. Romantik Aşk (Yakınlık+Tutku): Romantik aşk içerisinde yakınlık ve tutkuyu barındırır. Kişiler birbirlerini beğenmenin yanı sıra fiziksel ve zihinsel olarak da birbirlerini çekici bulurlar. Bağlanma bu aşk türünde gerekli değildir. Bağlanmanın olmaması ilişkinin kısa süreli olmasına neden olabilmektedir.
5. Dostça Aşk (Yakınlık+Bağlanma): Dostça aşk arkadaşlarımızla olan ilişkilerimize benzer. Bu aşk türü tutku bileşenini içermez. Tutku aradan uzun zaman geçince yerini bağlılığa bırakabilir ya da romantik bir aşk ilişkisi arkadaşça aşka dönüşebilir. Bu tip aşklar dostça aşka örnek olarak verilebilir. Kişilerin bu duruma verecekleri reaksiyonlar önemlidir. Tutkunun ortadan kalktığı ilişkilerde bazı kişiler yeni aşklara yönelebilir.
6. Aptalca Aşk (Tutku+Bağlanma): Bu aşk türünü benimseyen kişiler genellikle tanıştıktan sonra çok hızlı bir şekilde evlenirler. Filmlerde görmeye alışık olduğumuz bu tür evlilikler nedeniyle Hollywood tarzı aşk olarak da isimlendirilir. Aptalca aşkta yakınlık öğesi bulunmaz. Tutku ilişkinin çimentosu gibidir. Ama tutkunun azalması ise bu aşk türünde genellikle hayal kırıklığı ve strese yol açar.
7. Mükemmel Aşk (Yakınlık+Tutku+Bağlanma): Birçok insanın istediği aşk türü olarak geçer. İçerisinde Sternberg’in kuramının temelini oluşturan üç öğe de bulunur. Yakınlık, tutku ve bağlanmanın olduğu mükemmel aşk genelde daha kaliteli ve daha sağlıklı ilişkilerde görülür. Üç unsurun da dengeli bir şekilde dağıldığı bu ilişkilerde temel problem aşkı sürdürmektir. Kişiler mükemmel aşka sahip olmaktansa onu devam ettirmekte zorlanmaktadırlar.
8. Aşksızlık: Sternberg’in bahsettiği üç unsurun hiçbiri bu aşkta bulunmaz. Bu tür ilişkiler bir nedene bağlıdır. Zoraki yapılan evlilikler, zorunlu ilişkiler aşksızlığa örnek verilebilir.
Son Notlar
Üçgen Aşk Kuramındaki üç bileşeni ve bu bileşenlerin bir araya gelmesiyle oluşan sekiz adet aşk türünü sizlere anlatmaya çalıştım. Robert Sternberg’in 1986 yılında öne sürdüğü bu kuram günümüz dünyasında oldukça tartışmaya açıktır. Aşk dünyayı algılama biçimlerimizle alakalıdır. Aşkı yalnızca fazla çikolata tüketmekle eş değer gören birçok insan olduğu gibi aşk uğruna fiziksel ve zihinsel acılar çekmeyi göze alan insanlar da vardır. Bir kişiyle ilişkiye başladığımızda onun geçmişiyle, içinde bulunduğu kültürle ve yaşam tarzıyla da bir yolculuğa çıkıyoruz demektir. O kişinin kırmızı çizgilerini bilmek, değerlerini bilmek bizi içinde bulunduğumuz ilişkide daha yakın ve rahat hissettirir.
Başkaları tarafından mükemmel aşk olarak adlandırılan bir ilişki onu yaşayanlar tarafından mükemmel olarak adlandırılmayabilir. Dünyadaki insan sayısı kadar farklı mükemmel aşk tanımı olabilir. Sternberg’in kuramı bilimsel temellere dayansa da günümüz dünyasında aşkı tanımlamak için sadece bir üçgen yeterli olmamakta mükemmel aşk tanımı için oldukça çok köşeli bir geometrik şekil gerekmektedir. Yine de Sternberg’in Üçgen Aşk Kuramı, bizlere aşk hakkında önemli bilgiler vermekte ve günümüzde halen daha devam eden aşk konusunda yapılan birçok araştırmaya kaynak niteliği taşımaktadır.
Yazar: Hulusi Özdemir Editör: Zeynep Bedir
KAYNAKÇA
Atak, H., & Taştan, N. (2012). Romantik ilişkiler ve aşk. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 4(4), 520-546.
Özdemir, İ. Kuramsal Perspektiften Aşk Kavramının İncelenmesi.
Sternberg, R.J. (1986). A triangular theory of love. Psychological Review,
Leave a Review